2 Haziran 2014 Pazartesi

KONYA YEMEKLERİ YEMEK KÜLTÜRÜ

KONYA MUTFAĞI DR. NEVİN HALICI Doğumdan ölüme beslenme mecburiyeti, insanların ilk çağlardan bu yana yemekle ilgili birtakım kurallar geliştirmelerine neden olmuştur. Bu kurallar zaman içinde toplumların kendi yapı ve değerleri ile birleşerek o toplumlara özgü mutfak kültürünü yaratmıştır. Dünyanın ünlü mutfakları arasında yer alan Türk Mutfağı da böyle bir gelişimin ürünüdür; Türk Mutfağı klasik ve yöresel mutfak olarak ele alınabilir. Klasik mutfak, İstanbul’da imparatorluk ürünleriyle şekillenen bir mutfaktır. Türk Halk Mutfağı olarak da adlandırılabilecek olan yöresel mutfaklar ise Anadolu’da bölge ürünleriyle şekillenen mutfaklardır. Konya Mutfağı, Selçuklu saraylarında gelişen ve Mevlevi adap ve erkanıyla yoğrulan muhteşem bir oluşumdur. 13. Yüzyıldan günümüze koyduğu kurallarla klasik özellikler taşıyan, hatta Klasik Türk Mutfağı’nın dayandığı ana köklerden birini oluşturan Konya Mutfağı bu nedenle Türk Halk Mutfağının dışında tutulması gereken bir mutfaktır. Konya Mutfağı , mutfak mimarisi, araç gereçleri, yemek çeşitleri, pişirme yöntemleri, sofra düzenleri, servis usulleri, kış için hazırlanan yiyecekleriyle kendine özgü bir mutfak ve bu mutfakla ilgili inanılmaz zenginlikte bir mutfak kültürü meydana getirmiştir. Selçuklu saraylarında altın tepsi ve sahanlarda yemeklerin Oğuz resmine uygun olarak düzenlendiği; mutfakla ilgili ilk ekipleşmenin Mevlevi Mutfağı’nda başladığı, dünyada adına muhtemelen anıt mezar yaptırılan ilk aşçıbaşının Konya’da bulunduğunu söylemek Konya Mutfağı’nın ihtişamını belirtmeye yetecektir. Doğum evlenme sürecini içine alan geçiş dönemlerinin hepsinde Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi tatlı yenilmesi, kutsal günlerde ‘şivlilik’ adıyla sadece Konya’da görülen çocuklara çerez dağıtma adeti, neşeli günlerden Nevruz ’da bazı şehirlerde uygulanan ‘S’ harfli yedi yiyecek yenmesi gibi adetler Konya Mutfağı’nın sayısız zenginliklerine örnektir. Konya Mutfağı’nın en ilgi çekici özelliği kurallaşmış davet yemekleridir. Aşçı Takımı denilen düğün pilavı, davet yemeklerinin en güzeli ‘kara yemek takımı’ belli yemeklerden oluşur ve bu davetlere gidildiğinde hangi yemeklerin yenileceği bellidir. Komşu kaldırmaları, çetnevir, soğukluk sofraları, tandıra bütün kuzunun asılmasıyla hazırlanan ‘çebiç’ olarak adlandırılan ziyafet sofrası yemekleri, Arabaşı ve ‘peşmani’ çekilen gece misafir sofraları da genellikle bilinen yemeklerden oluşur. Konya’da dışarı yemekleri olarak üç nefis yiyecek dikkati çeker. Fırın Kebabı ,etli ekmek, peynirli pide.. Yakın yıllarda bunlara peynirli ve etli içle hazırlanan karışık pide de eklenmiştir. Bu üç yiyecek Konyalıların olduğu kadar yabancıların da çok ilgisini çeken yiyeceklerdir. Kimsenin farkında olmadığı Konya Mutfağı, 1986’da Konya Turizm Derneği’nin Birinci Milletlerarası Yemek Kongresi’nden sonra yabancıların ilgi odağı olmaya başlamıştır. Ateş Baz-ı Veli türbesini gezen ünlü otorite Alan Davidson burada ‘hacı’ olduklarını belirtmiş ve bunu PPS’deki yazısında da tekrarlamıştır. Tarafımızdan hazırlanan Konya yemeklerinden Örnekler sergisinde Konya ve Selçuklu yemeklerini tanıyan uzmanlar, Konya ‘nın önemli bir yemek merkezi olabileceğini vurgulamışlardır. Konya yemekleriyle ilgili övgü dolu makaleler yazan uzmanlardan Holly Chase ve bazıları Konya’ya yemek için geziler düzenlemişlerdir. Ünlü editor Jill Norman sergiyi gezerken bir yemek kitabı hazırlamamı istemiş ve 1989’da İngiltere’de adı geçen kitabım yayınlanmıştır. Konya Mutfağı çok yakın yıllarda kültür ve turizm açısından Mevlana Müzesi’nin ardından ikinci sırada yer alacaktır. Bunun için vakit geçirmeden sağlam bir alt yapı hazırlanmalıdır. Ancak kültür ve mutfak değerlerimizi hızla harcadığımız, Konya’nın ünlü fırın kebabını ‘tandır’ a dönüştürmek üzere olduğumuz bu ortamda, mutfak adına bir kurtarıcı yetkili çıkacağı ümidindeyim. Kaynaklar Es, Selçuk. Konya Yemekleri. Konya: Yıldız Basımevi,1965. Halıcı, Nevin. Geleneksel Konya Yemekleri. Ankara Güven Matbaası,1979. Halıcı, Nevin. Nevin Halı’cıs Turkish Cookbook.London Dorling Kindersley Limited.1989. Davidson.Alan.”The Seven Wonder Of Konya” Petit Propos Culinaries 24.Pospect Books Ltd.1986. Halıcı, Nevin. Klasik Konya Mutfağı.Yayımlanmamış. Konya Yemeklerinden Örnekler Bamya Çorbası
Orta Anadolu’da da yapılan bamya çorbası Konya’da klasik menülerde ara yemeği olarak önem arz eder. Konya’da pilav ve kara yemek takımında ekşi olduğu için tatlıdan sonra verilerek ikinci tertip yemeklerin yenmesi için iştah açar. Saadet Ongun Hanımefendi’yi dinleyelim: “Bamyayı yüzünkoyu kalbura sürtecen. Sünmemesi için limonla kaynatacan. Önce eti, et yağsızsa biraz yağ koyacan, sonra soğanı üzerine atacan kavuracan. Yazsa domates kışsa salça koyacan. Bol sıcak su koyup bamyaları atacan, limon sıkıp büngül büngül kaynatacan”. 4 kişiden fazla Pişme Süresi:55-60 dakika ½ su bardağı kuru çiçek bamya(25 gr) ½ limon (dilimlenmiş) 3 sb su ( bamyaları haşlamak için) ½ sb kuyruk yağı ( bamyaların büyüklüğünde doğranmış) 1 sb koyun eti (bamyaların büyüklüğünde doğranmış) 1yk sadeyağ 200g /2 soğan(çok ince kıyılmış) 1 yk domates salçası(yazsa ve istenirse 3 kırmızı domates) 5 sb et suyu veya su 1tk tuz 2 çorba kaşığı limon suyu veya koruk suyu Yapılışı:Bamyaları tüylerinin dökülmesi için kalburda veya bez arasında ov ve yıka. Üç dört limon dilimi konulmuş suyla (limon sünmemesini sağlar) yarı haşla, iplerini çıkar. Tencereye eti ve kuyrukları koy, kapak ört. Et bıraktığı suyu çekinceye kadar arada bir karıştırarak kavur. Sadeyağını, soğanları ilave et, soğanlar sararıncaya kadar kavur. Salçayı, (yazsa ince doğranmış domatesleri) koy, çevir. Suyu ilave et, kapak ört, etler pişinceye kadar yaklaşık 30 dakika kaynat, tuz at. Suyu azalmışsa 5 su bardağına tamamla. Haşlanmış bamyaları, limon veya koruk suyunu ilave et, kaynamaya başlayınca çok hafif ateşe al, bamyalar yumuşayıncaya kadar 20-30 dakika kadar pişir. Çebiç Çebiç, Konya ziyafet sofralarının en muhteşem olanıdır. Çebiç ziyafetine sabahtan gidilir, kahvaltıda kuzunun ciğeri ızgara yapılarak sunulur. Tandırda pişen kuzu öğlen yemeğinde bulgur pilavı üzerine konarak sunulur. Konyalı gurmelerin söylediğine göre en lezzetli çebiç Eylül ayında yapılır çünkü kuzular bu ayda en uygun olgunluktadır. 4 kişiden fazla Pişme Süresi: Çebiçin özelliğine göre 1-4 saat arası Çebiç İçin: 1 keçi veya koyun kuzusu(bir yaşını doldurmamış olacak) Çebiçe Sürmek için: 2 sb süzme yoğurt 1 sb salça 1 iri soğan( çok ince kıyılmış) 5 diş sarımsak(dövülmüş) 2 yk tuz Çebiçe saplamak İçin: 10 -15 arpacık soğan 1 baş sarımsak Süslemek İçin: Soğan suyunda 5 dakika bekletilmiş maydanoz Mevsim çiçekleri Beraberinde : Çebiçin suyuyla pişirilmiş bulgur pilavı Yapılışı: Kuzu tandıra asılacağı gün kes. Başını ayırmadan boynuzlarını al, derisini yüz. İç organlarını çıkar. (Bu işlemleri çok dikkatli ve temiz yap. Çünkü sulanmaması için hayvan yıkanmamalı, yıkanırsa temiz bir bezle çok iyi kurulanmalı). Bir kapta çebice sürülecek malzemeleri karıştır, kuzunun dışına ve içine sür. Uzun sivri bir bıçakla hayvanın kaba etli yerlerini del, ayıklanmış soğan ve sarımsakları yerleştir. (Kahvaltıda yaprak ciğer olarak kullanılmayacaksa) ciğeri, yüreği ve böbrekleri karnına koy. Bir tepsi içinde 2 saat dinlendir. Kuzunun dört ayağı telle birbirine sağlam bir şekilde bağla. Kafası ayakların arasına yerleştir. Bağlı ayaklarının arasından sağlam bir demir şiş geçir. Pişerken düşmemesi için belinden de bir tel geçir. Tandırı yak, alevli hali geçip, orta harareti bulunca (ekmek pişirme ısısı)içine kuzunun suyunun damlaması için yarıya kadar su dolu bir büyük tencere oturt. Kuzuyu sırtı aşağı gelecek şekilde tandıra sarkıt, demir şişlerin uçlarını dışarıda bırak. Tandırın ağzına bir saç kapat, etrafını hava almayacak şekilde çamur ve cila ile sıva. Tandırın alt tarafındaki kullesini (hava alma deliği) de çamur ve cila ile iyice kapat. Çebici pişmesi için kendi haline bırak. Pişme süresi hayvanın taze, yaşlı, zayıf, besili olmasına göre değişir. Genç ve zayıf hayvanlar 1-1,5 saatte; besili ve yaşlı olanlar 2,5-3,5 saatte pişer. Pişme süresince tandırı sık sık gözle, hava alan yerlere cila sür. Kuzu pişince keserle sacın kenarlarına yavaşca vurarak çamurları al, sacı kaldır, demirin iki ucundan tutarak kuzuyu dışarı çıkar, telleri çöz. Tandırın dibindeki tencereye akan yağlı suya pişmiş olan ciğer, yürek ve böbrekleri de kuşbaşı doğrayarak salma tekniğiyle acele bulgur pilavı yap. Kuzuyu alacak büyüklükte bir tepsiye pilavı yerleştir. Kuzunun başını ayaklarının arasından çıkartarak pilavın üzerine yerleştir, ağzına maydanozu koy. Tepsideki pilavın kenarlarını bir sıra maydanoz ve mevsim çiçekleri ile süsle, sofraya al. Su Böreği
Su böreği, Konya’nın ziyafet sofralarında çok kullanılır. Günümüzde pasta ve bulgurlu yiyeceklere dönüşen ikram sofralarında yüzyıllardan gelen zarif bir lezzeti yansıtır. 4 kişiden fazla Fırın Isısı:250derece Pişme süresi:25 –30 dakika Tepsi ölçüsü:35-40 cm. çapında bir tepsi 2yk sadeyağ (tepsiyi yağlamak için) 1ölçü kıymalı börek içi 4 yumurta 1 sb su 1tk tuz 5 sb un 1 sb eritilmiş sadeyağ(hamurları yağlamak için) Haşlama suyu: 3 lt su 2 yk tuz 2 yk zeytinyağı Yapılışı: Unu, hamur tahtasına ele, ortasını aç, yumurtaları kır, suyu ve tuzu ilave et, kenarlarından un alarak sert bir hamur yap,15 dakika yoğur, 12 beze yap, un serpilmiş bir tepsiye al, yaş bez altında 30 dakika dinlendir. Dinlenen bezeleri oklava ile olabildiğince ince aç, çok az un serperek üst üste koy, muntazam olanlarından ikisini alta ve üste sermek için ayır, birini tepsiye ser. Diğerlerini dörde böl. Büyük bir tencerede haşlama suyunu tuz ve zeytinyağı ile kaynat. Dörde bölünen bezeleri suya ikişer üçer at, en az 2 dakika haşla. Hamurlar su yüzüne çıkınca kevgirle al, başka tencerede hazırlanmış soğuk suya at, ters çevrilmiş süzgeç üzerine alarak sularını süzdür, tepsiye döşe. Tepsiye iki üç yufka döşeyince erimiş yağdan bir yemek kaşığı gezdir. Yufkalar yarıya gelince içini yay, diğer yufkaları da aynı şekilde haşlayarak döşe, üstüne ayrılan kuru yufkayı muntazam kapat, fırça ile üzerini yağla. Ateş üzerinde çevirerek veya fırında pişir. Etli Ekmek(Etli Pide)
Etli ekmek Konya’da çok sevilir ve Konya’daki fırın veya lokantalarda Türkiye’nin diğer şehirlerinden çok daha güzel uygulanır. Konya’da yabancı kökenli lokantalarda, açıldıktan birkaç ay sonra ‘etli ekmek servisimiz başlamıştır’ gibi ilanlar görülür. Hiçbir yiyecek Konya’da etli ekmekle rekabet edemez. Etli ekmek 1 kg yağlı koyun kıyması veya iki bıçak arasında kıyılmış koyun eti 5 baş soğan 5 domates 100 gr kıl biber 1 sb maydanoz(kıyılmış) 1 yk sadeyağ(et yağsız ise) Yeterince tuz ve karabiber 50 gr kıl biber(üzerine) Beraberinde: Ayran ve doğranmış turp Yapılışı: Sebzeleri ince kıy, kıymaya veya bıçak arası ete karıştır. Yağı az ise sadeyağ ilave et. Üzerine konulacak biberlerle birlikte fırına gönder. Fırından gelince soğumadan sofraya çıkar Fırın Kebabı
Fırın kebabının Selçuklular döneminden geldiği rahatlıkla söylenebilir. Hz. Mevlana’nın eserlerinde kebaptan ve kelle kebabı yapan fırınlardan bahsedilir. Fırın kebabı için Konya ova merinos yaylım koyunu kullanılmalıdır, besi lezzetli olmaz. Kuzu veya koyun kesildikten sonra 7-8 saat bekletilmelidir. Hayvanın arka budu dışında her tarafından kebap yapılabilirse de kaburga ve ön kolu en makbul yerleridir. Fırın kebabı ne kadar çok etle yapılırsa o kadar lezzetli ve yumuşak olur. Kuzu kullanılırsa hiç su verilmez, kendisi sulanır. Kuzu 3 -3,5 saatte, erkek koyun 4 saatte, dişi koyun 7-8 saate pişer. Etli ekmek fırınlarında ateş sağda, fırın kebabında ateş solda olur, çünkü etli ekmek yüksek ateş ister. Etli ekmek fırınında meşe dalı, fırın kebabında meşe yarması ateşi kullanılır. Hayvanın özelliğine göre yağ durumu az olursa bir gün önceki kebabın yağından ilave edilebilir. Ancak bu yağ, suyunu tamamen çektikten sonra verilmelidir, yoksa kebap lezzetsiz olur. 6 kişiden fazla 1 koyun kaburgası ve ön kolu ¼ sb su 1 çk tuz Yapılışı: Eti kebap leğenine yerleştir, tuz ve suyu koy. 10-15 beş dakika yüksek ısıdaki fırına sür. Zaman zaman tahta çubuklarla çevirerek yumuşayıp kızarıncaya kadar pişir. Sacarası
Yine Konya’ya özgü nefis bir tatlı. Eskiden, hazırlanan tatlı tepsisi sacın üzerine konur, ocağa oturtulurdu. Üzerine ikinci bir saç kapatılır ve o sacın üzerine ocaktan alınan meşe odununun korları döşenirdi. Böylece tatlı tepsisi iki saç arasında pişerdi. Saadet Ongun Hanımefendiyi dinleyelim: “Bir kaşık tereyağı, iki yumurta, ev unu, su, tuzla hamurunu yoğuracan. Cevizden büyük beze tutup dinlendirecen. Aç, az yağlayıp, ikiye katlayacan. Bir sıra kaymak koyup saracan, tepsiye döşeyip iki sac arasında pişirecen. Üzerine çok az yağ serpecen. Pişince kestirmesini (şurubunu) dökecen. Afiyetle yiyecen”. 5 kişiden fazla Pişme Süresi:35 dakika Fırın Isısı: 200 derece Tepsiyi Yağlamak İçin: 2 yemek kaşığı tereyağı Hamuru İçin: 2 yumurta 1 yk tereyağı(eritilmiş) ½ sb su 1 tk tuz 5 sb un(ikinci kalite ev unu) 1 sb un(açma payı) 250 gr tereyağı(eritilmiş) 250 gr kaymak 1 sb pudra şeker veya 1 ölçü baklava şurubu Yapılışı: Tepsiyi yağla. Bir kapta yumurta, tereyağı, su, tuz ve alabildiği kadar unla kulak memesi yumuşaklığında bir hamur yoğur. Yumurta büyüklüğünde bezeler yap, yaş bez ört, 30 dakika dinlendir. Çok ince aç, eritilmiş yağdan bir kaşık serperek yağla, ikiye katla. Orta kısmına kaymak koyarak çubuk şeklinde sar. Tepsinin dışından başlayarak içe doğru döşe. Yufkalar bitince kalan yağı kızdır,üzerine serperek gezdir. Fırında pembeleşinceye kadar pişir. Yüzüne pudra şeker serp veya soğuk tatlı şurubunu gezdir. http://www.konya.bel.tr/sayfadetay.php?sayfaID=161

KONYA MAKALELER

17. YÜZYILDA KONYA KALDIRIMLARI M. SABRİ DOĞAN Koyunoğlu Müze Araştırmacısı, Konya-2002. Konya, Osmanlı döneminde bir çok yabancı seyyah tarafından gezilmiştir. Bu gezginlerin yazdıkları seyahatnamelerden o zamanki Konya şehir dokusu hakkında çok önemli bilgiler elde etmemize rağmen Belediye hizmetleri hakkında çok az bilgiye rastlamaktayız. Rastladığımız bilgiler ise Osmanlının son zamanlarına dair gayet kısıtlı bilgilerdir. Bu bilgilerde ortaya çıkan medeni bir şehrin vazgeçilmez bir unsuru olan kaldırımların olmadığı bir şehir olduğudur. Yalnız akıldan çıkarılmamalıdır ki bu yabancı seyyahların "Konya'dan kaldırımsız bir şehir diye bahsettikleri" zaman dilimi Osmanlı'nın son zamanlarıdır. Bir taraftan uzun süren savaşlar ve zorlaşan ekonomik koşullar, diğer taraftan destanlar yazdıracak kadar sert geçen iklim nedeniyle oluşan kuraklık ve kıtlık, haliyle belediyecilik konusunda gerekli yatırım yapılmamasına neden olmuştur.
Bu devirde yalnızca belediyecilik konusunda değil, bir çok konuda çöküş ve sona gidiş yaşanmaktadır. İşte Anadolu'yu, Osmanlı'nın son zamanlarında gezen yabancı seyyahların gördüğü yıkılmak üzere olan bir imparatorluktur. Ve bu manzarada kaldırımlar yoktur. Haliyle bu manzara karşısında günümüzün bazı araştırmacıları ve düşünürleri, Osmanlı İmparatorluğunu ve o zaman Osmanlının temsil ettiği İslam Medeniyetini "kaldırımları olmayan bir medeniyet" olduğu kanısına kapılmışlardır. Halbuki gerçek öyle değildir. Geçmişte Osmanlının en kuvvetli olduğu zamanlarda, şehirlerde kaldırım yapıldığı ve bu kaldırımların devamlı suretle tamir gördüğü ve bu uğurda teşkilatlar kurulduğu tarihi bir gerçektir. Bu konu ile ilgili Konya'dan önce İmparatorluğun Başkenti olan İstanbul'dan birkaç örnek verecek olursak konu daha iyi anlaşılacaktır. Ahmet Refik'in Hicri On Birinci Asırda İstanbul Hayatı adlı, 1935 basım tarihli kitabın 13. sayfasında, 17. yüzyılda İstanbul'da Kaldırımların ve sokakların temiz tutulmasına dair bir padişah fermanı ile ilgili bilgiler vardır. Bu fermanda anlatılanlar şöyledir; Mahruse-i İstanbul kadısına hüküm ki Ehl-i sukdan ve gayriden niçe kimesneler bazı yerlerin kaldırımın bozup karizler çıkarup yapdırmayup ve bazılar dahi yaya kaldırumın bozup evinde olan çirkabı taşra akıtmağla mürur ve ubur iden hamal bargirleri Müslümanların üzerine sıçratmakdan hali olmadıkları ecilden men' olunmak emir idüp buyurdum ki...vardukda bu babda gereği gibi mukayyed olub mühkem tenbih ve te'kid eyliye sinki minba'ad çirkapların evlerinden taşra akıtmayalar ve kariz içün kaldırım bozanlara dahi giru tamir ettirüb bozuk kodurmıyasın Badettenbih eslemiyenlerin şer'ile mühkem haklarından gelesin ki sayire mucib-i ibret ola Fi 2 cemaziyelahir 1002. Aynı yazarın On Altıncı Asırda İstanbul Hayatı adlı, 1935 basım tarihli başka bir kitabının 61. sayfasında ise; İstanbul'da vakıf dükkanların önlerindeki kaldırımların tamirine dair bir ferman yayınlanmaktadır. Bu fermanda anlatılar ise şöyledir; İstanbul kadısına hüküm ki Hala mahsure-i İstanbul'da vaki olan esvakın ekseri vakıf dekakin önünde vaki olub kaldırımları haraba müşrif olub tamir olunmıyub cümleden Mutaflar çarşısının kaldırımları ziyade harab olub tamire muhtac olmağın eğer zikrolunan çarşulardur ve eğer Ayasofyaya müteallik vakıf dekakinin önünde vaki olan kaldırımlardır cümlesin evkaf mütevellilerine tamir ettirilmek emir idüb buyurdum ki Hassa mimarlarımdan Mehmed Subaşı vardukda bu babda mukayyed olub mahsure-i mezburede vaki olan Selatin evkafı ve sayir mütevellilerin ihzar eyliyüb dahi herbirine muhkem tenbih ve te'kid eyliyesin ki her biri mütevelli olduğu vakfın dükkanları ve odaları önünde vaki olan harab kaldırımları müşarünileyh mimar marifeti ile tamir idüb harab komıyalar Badettenbih harab kalan kaldırımlar vakfa müteallik olursa emr-i şerifim mucebince tamir olunmayub mütevellileri ihmal ewyliye her kim olursa süddei saadetime arz eyliyesin ki tevliyetleri ahare virile Bu hususda gereği gibi mukayyed olub emr-i şerifimin icrasında envai sayü ikdam eyliyesin ve bu hükm ü şerif-i sicilli mahfuza kayıd eyliyesinki dayima mazmumu ile amel oluna Fi 11 Şevval 980/14 Şubat 1573
Gene aynı kitabın 67. sayfasında Kaldırımların tamiratını yapan Kaldırımcıların nizamnamesi ve gündeliklerine dair bir ferman yer almaktadır. Bu fermanda anlatılanlar şöyledir; Mimar başına hüküm ki mektub gönderüb mahruse-i İstanbul'da vaki olan kaldırımların taşı kaldırımcılar yanından alub müceddeden kaldırım yapdırıldıkda fethi hakaniden beru her ziraı altışar akçeye ve mahlut olan kaldırımların her ziraı dörder akçeye işlenügelüb içlerinden biri kaldırımcılar kethüdalığı bana verülürse mahlut olan kaldırımların ziraını üçer akçeye işledeyin deyu uhdesine alub birkaç kaldırımın meremeti vaki oldukda hasılı harcına kifayet itmameğin bir iki ay tecavüz itmeden firar idüb sonra her kande kaldırım meremetı vaki olursa hazırda olan beha üzre üçer akçeye işlenüb lakin taş ve alat ziyade behaya çıkub eyledükleri işi milk taşından işlemeyüb az zamanda harab olub tekrar termim olmağla nice akçe gidüb malı miriye külli zarar müterettib olub bu husus içün kaldırımcılar kethüdası getürilüb böyle olmağa bais nedir deyu haklarından gelinmek murad olundukda her sene behaya çıkub medyun olduk Bu minval üzre işlemeğe takat getürmeziz didüklerinde çaşni tutılub cedid kaldırım taşı ve alatları hisab olundukda her ziraı sekizer akçeye ancak elvirüb zararları mukarrer olmagin her kande meremet olunursa üç sene tecavüz etmeden giru harab ola ol kaldırımları işledikleri kaldırımın behaları üslub u sabık üzre virilmek içün emri şerif virilmek recasına arz eyledüğü üzre amel olunmasın emir idüb buyurdum ki müceddeden kaldırım vaki oldukda her ziraı sekizer akçeye ve mahlut kaldırım vaki oldukda dahi üslub u sabık üzer dörder akçeye işledüb ve yaya kaldırımları dahi yapılmak lazım geldikde madamki Şehir Emini üzerine varmıya kaldırımcılar değmiyeler ve kaldırımcılara müceddeden olan kaldırım sekizer akçeye ve mahlut olan kaldırımlara dörder akçe alındıkdan sonra şöyleki kaldırımı harc ve moloz taşile bina idüb gözden saklar üç yıl mürur itmediyen harba müşrif ola meremeta muhtac yerlerin kaldırımcılara tazmin itdirile Bu minval üzer oldukdan sonra fermanı hümayunuma muhalefet idenleri yazub arz eyliyesin Fi 20 Safer 997/8 ocak 1589 İstanbul'la ilgili belediyecilik ve dolayısıyla kaldırımlarla ilgili bilgiler verdikten sonra Konya'daki Belediyecilik hareketlerinden kaldırımlarla ilgili bilgilere gelecek olursak en son şu noktaya varırız. Eğer Mevlana Müzesindeki Konya şer'iyye sicilleri çok dikkatlice incelenirse Osmanlı dönemindeki Konya şehir dokusu hakkında çok önemli bilgiler elde edebiliriz. Bu bilgilerden 17 yüzyılda şehir dokusunun ve yapılaşmanın tesadüfi oluşmadığı, tersine sistematik bir şekilde hazırlanan alt-yapı kavramının mevcut olduğu ortaya çıkar. Bu konuda araştırma yapan Yusuf Oğuzoğlu, Ankara'da 23-27 Mayıs 1988'de yapılan VI. Araştırma Sonuçları Toplantısında sunduğu "Konya'da Mevtana Müzesi'ndeki Şer'iyye Sicillerine Göre 17. Yüzyılda Konya Şehir Dokusunun Özellikleri" bildiride bu konuya değinmektedir. Bu bildiriden anladığımıza göre Konya Mevlana Müzesindeki bir sicil kaydından ( Konya şer'iyye sicilleri 19/146 ); "1683 yılında Elhac İshak Efendi tarafından şehrin en işlek iki kapısı olan Ertaş ve At-Pazarı kapıları yakınındaki Buğday Pazarından Semerciler Çarşısı'na kadar kaldırım inşa edilmiştir. İlgili sicil kaydında bu kaldırımın geçtiği on dört mevazi'de taş köprü bina olduğu belirtilmektedir. Böylece muhtemel su birikintilerine ve akıntılara karşı da önlem alınmış olduğu ortaya çıkmaktadır." Bu bildirideki şer'iyye sicilinin ( 19/146 ) tamamı şöyledir; İzzetli İshak Efendi Hazretleri döşettirdiği kaldırımın keşf hüccetidir. Mahmiyye-i Konya sakinlerinden kıdvetü erbabı't-tahrir ve'r-rakm umdet ü ashabü't-takrir ve'l-kalem izzetli ve sadetli el-hac İshak Efendi Hazretleri taraf-ı alilerinden husus-u ati'z-zikre vekil-i şer'ileri olan Fahru'l-a'yan izzetli Abdülbaki Ağa meclis-i şer'i şerife gelip takrir-i kelam edip bundan akdem muma ileyh el-Hac İshak Efendi Hazretleri için mahmiy ye-i merkumenin şimal tarafında Musalla kurbunda vaki' Dikilitaş ile çeşme ma beyninde Mahmud Efendi sokağında Ertaş kapısına varınca ve yine Mahmud Efendi sokağından At Pazarı kapısı kurbunda Buğday Pazarınsa varınca Buğday Pazarı kurbunda olan kadim köprüden Semerciler köşesine varınca binalardan ustad Ahmed b.Murad ve Ali b. Mehmed ve Şahin b. Kurt ve diğer Ali b. Ahmed nam kimesneler döşediği kaldırımın canib-i şer'den üzerine varılıp mesaha ve tahrir olunmak taleb derim dedikde canib-i şer'den Fahru'l-müderrisin Mevlana Muhammed Efendi Ta'yin olunub ol dahi zeyl-i kitabda masturu'l-esami olan müslimin ve bennalardan mezburun Ahmed ve Ali ve Şahin ve diğer Ali ve mimarlar başı el-Hac Osman ile zikr-i murureden mevezla varıp mesaha eylediklerinde her ip benna zira'ıyla kırk zira' olmak üzere kırk altı ipten sekiz zira' eksik olup sekiz zira' dah bazı mevazi tulen 1840 zira' var arzan 8 zira' kaldırım ve murrakkep olmakla cem'an tulen on dört mevzi'de Taşköprü bina olduğunu müşahede eylediklerini Mevlana mezbur mahallinde tahrir edip ba'dehü mean irsal olunan recep ile meclis-i şer'a gelip ala vuku'ihi haber verdiğinden ma vaka'a bit-talep ketb olundu Fi!l-yemi's-salis ve'l-ışrin min şehr-i recebi'l-fert li sene erbaun ve semanin ve elf. (1074 ) Es-seyyid İsmail Çelebi ibni es-seyyid Pirli Abdullah Hafife ibni el-hac Mehmed, Mehmed b. Abdullah, Muharrem b. Abdullah, Şahin b. Abdullah veli bin Şaban Ayrıca ikinci bir şeri'yye siciline göre ise (Konya şer'iyye sicilleri 16/91); Aynı şekilde Kaldırım konusunun şehrin başka kesimlerinde de alt-yapı öğesi olarak yer aldığını görmekteyiz. "1672 yılında Mevlana zaviyesi yakınındaki Kiremidli Handan Şehir Irağına kadar kaldırım döşetilmiştir" Sonuçta; İslam Medeniyetini "Kaldırımların olmadığı bir medeniyet" olarak görmek son derece yanlış bir yaklaşımdır. Yukarıda da gördüğümüz gibi değil kaldırım yapmak ve tamir edip korumak, kaldırımları yapanların nizamnamesini bile hazırlayacak kadar belediyecilik konusunda bilinçli bir anlayış ve şehir dokularını ona göre planlayarak oluşturan ilerici bir zihniyet vardır. Ve bu zihniyet; Avrupa'da olduğu gibi, Roma'dan miras aldıkları ve Roma İmparatorlarının güç ve tahakkümünü gösteren cetvelle çizilmiş şehirler oluşturmak yerine cetvelle çizilmemiş doğayla iç içe, insan fıtratına uygun fakat toplumun tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şehirler oluşturmasını bilmiştir. http://www.konya.bel.tr/sayfadetay.php?sayfaID=241

KONYA KENT REHBERİ

KONYA KENT REHBERİ http://kentrehberi.konya.bel.tr/mapviewer/maplink/kbb/harita.jsp

KONYA EL KART BAŞVURU

KONYA EL KART BAŞVURU http://www.konya.bel.tr/sayfadetay.php?sayfaID=81

KONYA CANLI YAYIN KAMERALAR İZLE

KONYA CANLI YAYIN KAMERALAR İZLE

KONYA HAVA DURUMU

KONYA HAVA DURUMU http://www.dmi.gov.tr/tahmin/il-ve-ilceler.aspx?m=KONYA#sfB

KONYA ESKİ TARİHİ RESİMLER

KONYA BELEDİYE TEŞKİLATI Konya’da mahallî yönetimin tarihçesi

KONYA BELEDİYE TEŞKİLATI Konya’da mahallî yönetimin tarihçesi Bir şehrin kendi kendini yönetmesi demek olan belediye; büyüyerek zenginleşip şehirleşen yerleşimlerde oluşan bir teşkilattır. Kelime olarak Arapça “belde” ve “bilâd” kelimeleriyle bağlantılı olan kelime Tanzimat Döneminde kullanılmaya başlamıştır. Müslüman beldelerde belediyenin temeli “hisbe” teşkilatıdır. Hisbe; dinî emirler uyarınca gerçekleştirilen genel ahlakı ve kamu düzenini koruma faaliyetlerini ve özellikle bununla görevli müesseseyi ifade eder. Bu işle görevli memura da muhtesip denir. Hisbe, şeri bir müessesedir ve İslam şehrinde haram olanın işlenmesinin amme otoritesi tarafından önlenmesini emreder. Muhtesibin üç ana görevi vardır. Bunlar; dinî, iktisadi ve adlidir. Hz. Peygamber zamanından beri varlığı bilinen hisbe yani ihtisap işi, Hz. Ömer’in halifeliği zamanında tam teşkilatlı bir müessese hâline gelmiştir. Bu teşkilat Emevi, Abbasi ve Selçuklular dönemlerinde de devam etmiştir. Selçuklu Döneminde Nizamülmülk, her şehir ve kasabaya bir muhtesebin tayin edilmesi gerektiğini söylemiştir. Eğer bir yerde ihtisap işleri nizamını kaybeder, ticaret ve ölçüler murakabesiz kalır, şeriat işleri bozulur ve fısk aşikâre vuku bulursa, oraya derhal heybetinden halkın ve ileri gelenlerin korkacağı hassa emirlerinden birini göndermesini sultana tavsiye etmiştir. Konya’da ihtisap teşkilatı hakkında Selçuklular zamanında yazılmış olan Takrîrü’l-menâsıb (devlet makamlarına tayinler) adlı eserde bir ihtisap menşuru (belgesi) vardır. Bu belgede Sadr-ı kebir divanülhisbe hâkimi ve muhtesipler meliki Necmeddin Ebu Bekir’in Darülmülk Konya ihtisap işleri başına tayin edildiğine dair bilgilere yer verilmektedir. Fiyatların tespitinde pazarlarda men etme yetkisiyle miskal ve dirhemlerin ölçü ve ayarlarını muhafazada tam bir gayret ve itina göstermesi, alış-veriş esnasında maiyetinde bulunan kimselerin satıcı ve müşterilerin durumlarına bakarak adaletsizliğe meydan vermemesi, esnafın hakkına riayet etmesi ve yeni kaideler koymaktan sakınarak pazarlara emin tellallar koyması, kefaletsiz işe müsaade etmemesi, suçlulara suçu nispetinde ceza vermesi ve bütün ihtisap şartlarına riayet etmesi şeklinde bu mansıp sahibinin vazifeleri sayıldıktan sonra onun, eski muhtesiplerin ihtisap resmi olarak tasarruf ettikleri iradı alması bildirilmekte ve emir, naip ve Konya pazarları halkının Necmeddin Ebu Bekir’in muhtesip ve pazarların hâkimi olarak tanımaları ve tevki-i hümayuna itimat etmeleri buyrulmaktadır. II. Kılıçaslan zamanında Konya’da sultana mensup Konyalı Fahreddin Yunus bin Hasan isminde dükkân sahibi bir muhtesip ile Malatyalı Ebu Bekir bin Hasan isminde diğer bir muhtesibin mevcudiyeti kayıtlarda geçmektedir. Karatay Vakfiyesi’nde, ordu muhtesibi (Muhtesibu’l-asâkir) olarak adı geçen Ebu Sait bin İlyas namında bir kimsenin mevcudiyeti, bu memuriyet ve vazifenin askerî teşkilat içerisinde de bulunduğunu ortaya koyması bakımından önemlidir. Muhtesiplere diğer devlet memurları gibi maişet tahsis edilmeyip esnaf ve pazarlarda muayyen bir ihtisap resmi verilmekteydi. Müslümanların hâkim olduğu şehirlerde adli merciin kadılara yüklenmesi en gelişmiş örneğiyle bir kurulu nizam olarak Osmanlı Devrine aittir. Osmanlı şehrinin yönetimi ve yargı görevi ilmiye sınıfından olan kadılara bırakılmıştı. Kadı sadece şehrin değil, civarındaki köylerle nahiyelerin de mülki amiri ve yargıcı idi ve buna “Kaza dairesi” denirdi. Merkez bürokrasisinin üyesi olan kadı belirli bir süre için tayin edildiği bu bölgede yargının, kolluk işlerinin, mali görevlerin ve şehir yönetiminin sorumlusuydu. Klasik Osmanlı Döneminde şehir yönetiminde beledî, mülki ve adli görev aynı elde toplanmıştı. Kadı güvenlik amiri ve vakıfların deneticisiydi. Kadının bu görevleri yerine getirmesi için kendisine yardımcı olan bazı başka görevliler, kurumlar ve gruplar vardı. Subaşı, böcekbaşı, çöplük subaşısı, mimarbaşı gibi Yeniçeri Ocağı mensubu subaylar ve görevliler, genel güvenlikten temizlik ve imar düzeninin sağlanmasına kadar çeşitli alanlardaki kolluk görevini yerine getirmekteydiler. Yine kadının, büyük merkezlerin değişik semtlerinde bulunan “ayak naibi” denen vekilleri onun adına narhın uygulanmasını kontrol etmek, bölgelerindeki davalara bakmak ve esnafı teftiş etmekle görevliydiler. Osmanlı taşra idaresinde genellikle büyük memurların personeli onların özel hizmetlileridir. Yavuz Sultan Selim döneminde çıkan Karaman eyaleti kanunları içinde yer alan “Kanun-ı İhtisâb-ı Şehr ve Kazâ-i Konya” adlı kanunnamede muhtesibin görevleri şu şekilde sıralanmaktadır: “Muhtesib, narh-ı ma’rûfdan noksan üzere satduğı ehl-i hazarı kâdî ma’rifetiyle ta’yir edüb kanun-ı mukarrer üzere cerimesin alur; ziyâde nesne alamaz.” “Ve muhtesib, me’kûlât satan ehl-i sûkdan her hafta haftalık deyü birkaç akçesin alur. Bakkal ve aşçı ve etmekçi ve kassâb dahi rızasıyla muhtesibe kesim gibi ikişer akçe verürmiş. Fi’l-hakika bu vaz’, ehl-i sûka naks üzere satmağa rıza ve icâzetdir. Ve bir tulum peynirden bid’aten resm alub andan satdırırmış. Kadı mahkemesine verilen narhı gözetmeyüb ve eksüğin dutub cerime almağa mukayyed olmaduğı ecilden bid’atler refolunub kadîm kadîmi tilere olmak mukarrer kılındı. Narh görülmeyüb hakk-ı sükût almak min-ba’d caiz değildir.” Yine Osmanlı Döneminde ihtisap teşkilatıyla birlikte şehirlerde yürütülen bazı hizmetler vakıf müessesesince karşılanırdı. Vakıf müessesesi, vakfın statüsü ve dokunulmazlığını şehirdeki alt yapı ve bazı sosyal hizmetleri şeri kaidelerle himaye altına alarak herhangi bir idari otoritenin veya cemaatin usulsüz müdahalelerinden ve değiştirmesinden de korurdu. Şehrin hâkimi (adli merci) bu alanda kontrolcü fonksiyonu da yüklenirdi. Osmanlı Döneminde Konya’da da vakıfların belediye görevlerini üstlendiği görülmektedir. Vakıfların belediye görevlerini layıkıyla üstlendiklerini gösteren tarihî vesikaların başında şeriye sicilleri gelmektedir. Şehirdeki çeşitli vakıflara ait yapıların zamanla onarımı gerektiğinde vakıf mütevellileri mahkemeden onay almak zorundaydı. Bu amaçla yapılan mimari keşiflerin şeri sicillerdeki örnekleri belediyecilik konusunda canlı ve değerli bilgiler içermektedir. Ayrıca şehirdeki konutların alım-satımı için de mahkemeye başvurularak hüccet istenirdi. İşte bu yüzden Konya şeriye sicilleri dikkatlice incelenirse, Osmanlı Dönemindeki Konya şehir dokusu hakkında çok önemli bilgiler elde etmek mümkündür. Bu bilgilerden Osmanlı Devrinde şehir dokusu ve yapılaşmasının tesadüfi oluşmadığı, tersine sistematik bir şekilde hazırlanan altyapı kavramının mevcut olduğu ortaya çıkar. Konya sicil kayıtlarına göre; 1683 yılında Elhac İshak Efendi tarafından şehrin en işlek iki kapısı olan Ertaş ve At Pazarı kapıları arasına baştanbaşa kaldırım döşetilmişti. Yine aynı şekilde Konya’nın kuzeyinden Musalla yöresinden Ertaş Kapısı’na ve At Pazarı Kapısı yakınındaki Buğday Pazarı’ndan semerciler çarşısına kadar kaldırım inşa edilmişti. Diğer bir sicil kaydında ise; kaldırım konusunun şehrin başka kesimlerinde alt yapı öğesi olarak yer aldığı görülmektedir. 1672 yılında Mevlâna Zaviyesi yakınındaki Kiremitli Han’dan Şehir Irmağı’na kadar kaldırım döşetilmişti. Aynı biçimde altmış beş odası, beş kenefi (helâ) bulunan Valide Han’ın avlusuna da kaldırım döşenmişti. Yine aynı anlayışla iki bin kişinin ihtiyacını karşılamakta olan Karamanoğlu İbrahim Bey evkafından Mahkeme Hamamı’nın pis sularının akıtılması için şehir suruna kadar künklerden oluşan bir kanalizasyon şebekesi döşetilmişti. Halkın, şehrin temizliği konusunda da bilinçli olduğu bir başka kayıtta anlaşılmaktadır. 1670 yılında At Pazarı Kapısı (bugünkü Kapu Camii’nin hemen yanı) çevresinde oturanlar mahkemeye gelerek buradaki kasapların yol üzerine atıklarını döktüklerini şikâyet etmişler ve bu durumu yasaklatıcı karar çıkartmışlardır. Ayrıca dericilikle uğraşanların yoğun bir şekilde bulunduğu şehrin debbağhanesi de günümüzdeki modern belediyecilik uygulamalarına benzer bir şekilde şehir dışında, şehrin kuzeydoğusuna düşen Kâfur Nehri’nin iki tarafına inşa edilmişti. Ayrıca Osmanlı Döneminde düzenli bir şekilde şehirdeki eski ana tesislerde onarımlar gerçekleştirilmekteydi. Hem bu dönemde şehrin ana kimliğinin korunması açısından, hem de tarihî eserlerin günümüze kadar gelebilmelerini sağlamış olması yönünden bu onarım faaliyetleri son derece önemlidir. Bu konu ile ilgili 1672 tarihli bir sicil kaydına göre; Mevlâna Zaviyesi yakınındaki Kiremitli Han’ın bitişiğine yapılan bir dükkânın, hanın damından akan yağmur sularının yapıya zarar verdiğinin tespit edilerek, bunun önlenmesi için mimarbaşının da katıldığı teknik bir keşif yapılmış ve eski bir yapı olan bu hanın korunmasını sağlamak için “zikr olunan mescid vakfının üç dükkânının hedmine (yıkılmasına) ve Çelebi Efendi’nin kahvehanesinin saçağı altında vaki bir buçuk zira’ (yaklaşık 1,20 m) arzı olan sekinin hedmine ve şimal tarafında vaki mülkü olan dükkânın hedmine” karar verilmiştir. XVII. yüzyılda 20.000’e ulaşan Konya nüfusunun % 25’i bulan bölümü surların dışındaydı ve özellikle kırsal kesimden gelen ve sosyo-ekonomik sorunları bulunan kesim için Konya surlarının dışında elverişli bir yerleşim alanı doğmuştu. Bu durumu canlı bir biçimde sergileyen birçok sicil kaydı bulunmaktadır. 1718 yılında, şehir dışındaki vakıf arazi üzerinde çok düşük bir yıllık zemin kirası vererek yeni konutlar inşa edenlerle ilgili bir belge konuyu çok açık bir şekilde gözler önüne sermektedir. Bu şeri sicil kaydı şöyledir: “Hususu atil-beyanın mahallinde ketb ve tahrir-i ictima olunmağın savb-ı şer’i enverden me’zunen Mevlâna Muhammed Efendi İbn Mustafa Çelebi irsal olunup ol dahi zeyl-i kitabda harrara’l-esamiyi Müslimin ile mahmiye-i Konya’da Türbe-i Celaliye Vakfı’ndan olup Dolapucu Mahallesi kurbunda müceddeden bina olunan menzillere varup vakf-ı mezbur mütevellisi Bayram Çelebi iltimasıyla bi’r-rıza cümle beyninde senede vakıf tarafına her bir menzilin verilen icare-i zemini, beyan eder hurrira fi’l-yevmi’l-ışrın min cemaziyelüla li sene selasin ve mie ve elf (20 Cemaziyelevvel 1130). 34 şahıs, 11 şahit, yekün 306 Akçe”. Buna göre yeni inşa edilen 34 hanenin yıllık zemin kirası 4-10 akçe arasında değişmektedir. Bir ekmeğin 1 akçe olduğu bu dönemde bir ev için takdir edilen yıllık arsa kirası çok düşük gözükmektedir. Konya belediye teşkilatının ilk kuruluşu 1830-39 yıllarında Âşık Şem’i* ile başlar. II. Mahmut zamanında İstanbul ziyareti dönüşü padişahın teveccühüyle ihtisap ağalığı vazifesi verilen Şem’i ölümüne kadar bu vazifeyi ifa etmiştir. Türkiye’de Avrupa tarzında ilk belediye teşkilatının, 1854 yılında İstanbul’da kurulan Şehremaneti ile başladığı kabul edilmektedir. Türk belediye teşkilatında İstanbul ve taşra olmak üzere iki kanaldan gelişme kaydedilmiş; İstanbul’da başlayan Batılı tarzdaki beledî hizmetler, Kırım Savaşı’nın yapıldığı yıllara rastlamış, şehrin bir bölgesinde (VI. Daire) başlatılmış, daha sonra şehrin diğer bölgelerine teşmil edilmiştir. Taşradaki beledî hizmetler ise 1864 yılında çıkarılan Vilayet Nizamnamesi ile başlamıştır. Konya belediye teşkilatı ile ilgili olarak en eski resmî bilgiler Vilayet Nizamnamesi’nden dört yıl sonraya rastlamaktadır. Nitekim bu konuda en eski tarihli bilgiler H 1285/1868 M tarihli Konya Salnamesi’nde bulunmaktadır. Bu salnamede Konya Belediyesinde görevli olan personel hakkında şu bilgiler verilmektedir: Reis, Muavin: 1, Aza: 6, Sandık Emini: 1, Kâtip:1, Ebniye Kalfası: 1. 1869 yılı salnamesinde ise belediye hizmetleri konusunda şu bilgilere rastlanmaktadır: Vilayet Matbaası açılmış, Alâeddin Tepesi’ndeki kiliseye saat kulesi tahsis edilmiş, çıkan bir yangında ise belediye binası tamamen yanmıştır. 1870-74 yılları arasında teşkilat yapısında bir değişiklik olmamış, 1874 yılında teşkilata mühendis ve mülazım, 1876 yılında baytar ve zeytincilik kadroları eklenmiştir. 1877 yılında “Dersaadet Belediye Kanunu” ile birlikte “Vilayetler Belediye Kanunu”nun yürürlüğe girmesiyle belediyelerin hukuki statüleri belirginleşmiştir. Buna göre belediye başkanı, belediye meclisi üyeleri arasından devlet tarafından tayin edilecektir. Bu kanun ile ilk defa tek dereceli seçim esası getirilmiş, demokratik sistemin en önemli ilkesi olan gizli oy ve açık tasnif benimsenmiştir. Belediye başkanının tayin hususu 1914’te değiştirilerek “erbabı iktidardan bir zatın tayin edilmesi” şekline dönüştürülmüştür. 1877 yılı Vilayetler Belediye Kanunu’na göre teşkilatlandığı anlaşılan Konya Belediyesi’nde görevleri şöyle düzenlenmiştir: Cadde, sokak, meydan yapmak, kaldırım, su yolu, lağımları inşa ve tamir etmek, beldenin temizlik işlerini münasip göreceği şekilde yürütmek, vurgunculuğu önlemek ve narh koymak, aceze (ihtiyar) ve fukaranın ihtiyaçlarını temin hususunda onlara kolaylık göstermek, sokakları aydınlatmak, pazar mahalleri kurmak, kimsesiz ve çalışmayacak derecede fakir bulunanların mahallelisi tarafından iaşesini temin etmek, çalışacak kudrette bulunan fakirlere iş bulmak, dükkânların, umuma mahsus yerlerin temizliğini kontrol etmek, pazar ve dükkânlarda kullanılan tartı ve ölçüleri denetlemek, yangını önleyici tedbirler almak, sözleşmeleri tescil etmek. 1879 yılına ait Konya Belediyesi kadrosu ve geliri şöyledir: Reis, aza, müfettiş, tabip, kâtip, refiki, sandık emini, kolcu, kalfa, piyade kolcu, tulumbacı. Belediyenin bir senelik varidatı: 152.000 kuruş. 1880 tarihli Belediye Kanunu’na göre Konya Belediyesi on iki üyeden oluşmuştur. Bu üyeler daha önceki dönemlerde olduğu gibi dört yıllığına seçilmişler; içlerinden biri de mahallinin en büyük mülkiye memuru tarafından belediye reisliğine tayin edilmiştir. 1884-1888 yıllarında belediye teşkilatında mimar ve kalfasının istihdam edildiği görülmektedir. Bu yıllarda şehrin imar faaliyetleri başlamış, ilk kanalizasyonu yapılmıştır. Ayrıca bugünkü hükümet binası inşa edilmiştir. 1886 yılında kule saatçisi belediye görevlileri arasında yer almıştır. 1895 yılına gelindiğinde ise belediye dairesi personeli şu şekildedir: Reis, aza, belediye kalemi, başkâtip, sandık emini, kâtip muavini, baytar müfettişi, belediye tabibi, mimar kalfası, müfettiş, merkez baytarı, kule saatçisi, depo memuru, odacı, fişenkçi, süvari kolcular, piyade kolcular, tulumbacılar (itfaiye takımı), nefer. 1897-1905 yılları arasında bir Alman şirketi vasıtasıyla Konya’nın sulama şebekesiyle ilgili çalışmalar başlatılmış, Çayırbağı içme suyu şehre getirilmiş, Buğday Pazarı yapılmış, İstasyon Caddesi açılmış, şehir dışında Meram Deliklitaş mevkiinde Maarif Değirmeni yapılmış, bugünkü Harada ilk defa numune tarlası tahsis edilmiş, sığır ve at cinslerinin ıslahı için merkezler kurulmuş, patates ekimi ile ipek böcekçiliği için bu sahalarda fenni tarım ile dutluklar tesis edilmiştir. 1906 yılı salnamesine göre Konya Belediyesi personeli, gelir ve giderleri şöyledir: Reis, azalar, tabip, tabib-i sani, sağlık memuru, belediye kabilesi (ebe), merkez aşı memuru, seyyar aşı memuru, ketebe (kâtipler) ve memurin (memurlar), fenniye, tahrirat (yazı) kâtibi, muhasebe kâtibi, sandık emini, mühendis muavini, müfettiş, çavuş ve tanzifat (temizlik) müstahdemini (hizmetlileri), serçavuş (başcavuş), süvari çavuş, akarat tahsildarı, nefer. 1322 Senesi (1906) geliri: 391,133 kuruş, 15 para, gideri: 376,267 kuruş, 5 para. 1918 yılında ise ufak çapta bir elektrik tesisatı kurulmasıyla şehir ilk defa elektriğe kavuşmuş, Konya elektrik tesisatına sahip nadir iller arasına girmiştir. Ulaşım konusunda ise; Batılı anlamda ilk modern atılım, atlı tramvaydır. 1906 yılında kararı alınan tramvayın, 1909 yılında rayları döşenmiş, 1913 yılında da vagonlarının gelmesiyle tramvay tam işletmeye açılmıştır (bk. Atlı Tramvay*). Millî Mücadele Döneminde Osmanlı uygulamaları devam etmiş ve 1921’de kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ile beledî hizmetlerin vilayet şurası tarafından yürütülmesi düşünülmüştür. Hayata geçirilemeyen bu düzenlemeden sonra Cumhuriyet Döneminde 1924 yılında ilk defa belediyecilik konusunda bir düzenleme yapılmıştır. 1919-1923 yılları arasında Konya Belediyesi tarafından yapılmış olan bazı çalışmalar, personel durumu ve gelirleri şöyledir: Alâeddin Bulvarı açılmış, Kayalı Park yapılmış, Şerafeddin Camii arkasındaki mezarlık kaldırılmış, mağaza ve dükkânlara tabela asma mecburiyeti getirilmiş, sokak ve evlerin numaralandırma işlemi başlatılmıştır. 1922 yılında Konya Belediye Teşkilatı ve personel durumu şöyledir: Meclis üyesi: 12 kişi, muhasebeci: 1, kâtip: 2, fen işleri: 2, fen memuru: 1, sağlık işleri: 1, doktor: 1, aşı memuru: 1, ebe: 1, temizlik memuru: 1, hademe: 10, bekçi: 1, ahırcı: 1, zabıta işleri: 1, müfettiş: 1, müfettiş muavini: 1, kolcu (zabıta memuru): 9. 1923-1927 yılları arasında yapılan çalışmaların bazıları şunlardır: Şehir yolları şose olmuş, yaya kaldırımları yapılmış, fenni fırın inşa edilmiş, Dereköy Elektrik Santralı ve Atatürk Anıtı yapılmış, itfaiye teşkilatı kısmen motorize olmuş, Dede Aile Bahçesi fidanlık yapılmış, Mukbil suyu getirilmiş, parklar yapılmış, tuğla ve testi ocakları şehir haricine çıkarılmış, vakıf su tesisatı belediyeye devredilmiştir. 1927-30’lu yıllarda belediye itfaiye teşkilatı kurularak şehir merkezinde genel aydınlatma yapılmıştır. Konya Belediyesi, teşkilat ve verdiği hizmet bakımından o tarihlerde mevcut olan 501 belediye içinde ilk 94. sırada yer almaktadır. Cumhuriyet Döneminde beledî hizmetler konusunda en kapsamlı düzenleme 1930 yılında yapılmıştır. Aynı yıllarda benimsenmiş olan devlet-parti bütünleşmesinin bir yansıması olarak mahallî yönetimlere inisiyatif verilmemiş, merkeziyetçi uygulama artarak devam etmiş; bu durum belediyeciliğin gelişmesine engel olmuştur. Aynı tarihte yürürlüğe giren 1580 sayılı Belediye Kanunu, hemen onun ardından yürürlüğe giren ve halkın toplu hâlde bulunduğu yerlerin denetimini belediyelere veren 1593 sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanunu ve imar alanında birtakım yetkiler içeren 1933 tarihli 2290 sayılı Belediyeler Yapı ve Yollar Kanunu gibi düzenlemeler, Cumhuriyet Dönemi belediyeciliğinin temelini oluşturmuştur. Bu düzenlemelerle belediyelere kısa ve uzun vadeli avans ve kredi verebilmesine imkân tanınmış, bu maksatla 2301 sayılı kanunla Belediyeler Bankası kurulmuştur (Daha sonra İller Bankasına dönüştürülmüştür). Belediyelere % 10’luk pay ihtiva eden 2256 sayılı Gümrük Tarifesi Kanunu çıkarılmış, 3004 sayılı İskele Ücretlerinin Tespitine Müteallik Kanun ve 3702 sayılı Çalgı, Lubbiyat ve Saire Eğlence Mahallerinden Alınacak Resimler Kanunu ile belediyelerin gelirlerini artırıcı yönde düzenlemelere gidilmiştir. 1930 yılında Belediye Kanunu ile avarız vakıfları, mezarlık ve namazgâhlar, çayırlar, seyir yerleri, belediyelere devrolunmuştur. Bu yıllarda Dereköy Elektrik Santralı ve Alâeddin su sarnıçları işletmeye açılmıştır (Bu sarnıçlar sonradan yıktırılmıştır). 1930-38’li yıllarda Belediye Mezbahası modern bir şekilde inşa edilmiş, Dutlu içme suyu getirtilmiş, buz fabrikası tesis edilmiş, Alâeddin Tepesi ile Anıt arasındaki yola parke taşları döşenmiş, bu dönemde ilk şehir planı yapılmış, itfaiye teşkilatı motorlu araçlarla donatılmış, Cumhuriyet Meydanı yapılmış, Konya harası kurularak Ankara Gazi Çiftliği paralelinde modern tarım çalışmalarına başlanmış, şehir merkezinde mevcut olan elektriğin mahallelere götürme çalışması başlatılmış, daha önce başlatılan cadde, sokak isimleri tekrar tespit edilerek her mahallenin haritası çıkarılmış ve toplam 18.668 numara verilerek numaralandırma işlemi tamamlanmıştır. Ayrıca hâlihazır harita ve şehir planı uygulamaya başlatılmıştır. Cumhuriyet’ten evvel 40-45 bin lirayı geçmeyen belediye bütçesi 1938 yılında 220 bin lirayı bulmuştur. Bu tarihlerde Buğday Pazarı’na 42 mağaza yapılmış, Alâeddin Tepesi’nde bir sinema ve tiyatro binası inşa edilmiştir. 1937 tarih ve 3166 sayılı kanun ile belediyelere 5 hektar orman yetiştirme görevi verilirken; 1938 tarih ve 3530 sayılı kanun ile sportif faaliyet görevi verilmiştir. Özellikle 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun, her türlü yerel hizmeti belediyelere görev olarak vermesi o yılların şartları içinde dikkat çekicidir. Ayrıca belediyeleri, bu görevleri yaptıktan sonra beldelerin ve belde halkının yararına olabilecek her türlü girişimde bulunmakta yetkili kılmıştır. 1926 yılından beri belediye tarafından yürütülmekte olan elektrik, su, otobüs hizmetleri 7 Mayıs 1946 tarihinde Konya Elektrik AŞ tasfiye edilerek katma bütçeli elektrik su, otobüs (ESO) işletmesine devredilmiştir. ESO işletmesinin kurulmasıyla birlikte atlı tramvay seferden kaldırılarak toplu ulaşımda önemli bir dönemeç sayılan dört adet karoserli otobüs satın alınmıştır. Bu otobüslerle İstasyon ve Meram semtleri arasında otobüs seferlerine başlanmıştır. Şehir içindeki caddelere parke döşenmiş, itfaiye teşkilatı tamamen motorize olmuş, ilk özel hastane açılmıştır. 1946-1950 yılları arası büyük hal binası yapılmış, Eski Meram Yolu Elektrik Santralı kurulmuş, Meram Yolu asfaltlanmıştır (ilk asfalt yol). 1948 yılında 5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu çıkarılmış ve otuz yıldan fazla yürürlükte kalan bu kanunla belediyelerin gelirleri derli toplu hâle getirilmeye ve borçlanma konusunda belediyelere imkânlar verilmiştir. 1946’da 816 hektar sahayı kapsayan Konya nazım imar planı yapılmış ve 1954 tarihine kadar uygulanmıştır. 1950-1954 yılları arasında ilk defa şehir içi caddeleri asfaltlanmış, Göksu Elektrik Santralı kurulmuş, temizlik işleri tamamen motorize hâle getirilmiştir. 1955 yıllında şehirdeki su şebekesine kuyu suları ilave edilmiş, 1958-1960 yılları arasında belediye otobüsleri takviye edilmiş Göksu Hidroelektrik Santralı işletmeye açılmıştır. 1955-1957 yıllarında Mevlâna Müzesi Meydanı açılmış, Baruthane, hal binası ve Alâeddin Torans Gazinosu inşa edilmiş, Alâeddin Tepesi etrafını çeviren cadde ile İstasyon, Mevlâna, Larende ve Doğumevi caddeleri genişletilerek asfaltlanmıştır. 7.500 m²’lik bir alana bir hal binası yaptırılmış, şehirlerarası garaj ve itfaiye garajı inşa edilmiş, büyük bir borsa binası yapılmıştır. 1958-1960 yılları arasında belediye otobüsleri ile itfaiye araçları Almanya’dan ithal edilen modern otobüs ve araçlarla takviye edilmiştir. Meram Yeni Yol üzerinde bulunan ve “Battı-Çıktı” diye adlandırılan alt geçit ile Ankara-Konya giriş yolunun istimlâki yapılmıştır. 1954’te 912 hektar sahayı kapsayan imar planı yapılmış ve 1960 tarihine kadar uygulanmıştır. 1961 Anayasası ile mahallî idarelere mali ve hukuki yönden önemli düzenlemeler yapılmıştır. 1961 yılında Konya Belediyesi dâhilinde 170 mahalle bulunmaktadır. Bu tarihlerde belediye binasının inşasına başlanmış, Ankara giriş yolu yapılarak trafiğe açılmıştır. 1963 yılında yapılan bir düzenleme ile daha önce belediye meclisi üyeleri arasından seçilen belediye başkanlarının doğrudan, serbest ve nispi temsil esasına göre seçilmesi sağlanmıştır. Aynı yıl Konya Belediyesinde bazı yapısal değişiklikler gerçekleştirilmiş, belediye bünyesinde imar müdürlüğü, 1967’de armoni mızıkası kurulmuştur. 1963-1970 yılları arasında Nalçacı Caddesi ve çevresinde modern bir şehir oluşturulmaya başlanmıştır. Bu oluşumun devamı olarak şehir kuzey istikametinde alabildiğine gelişip, bugünkü Selçuklu ilçesini oluşturmuştur. İrfanlı Elektrik Santralı’ndan enerji takviyesi yapılmış, yeni Belediye Sarayı hizmete açılmış ve şehir içi sokakların asfaltlanmasına başlanmıştır. 1970-1977 yılları arasında belediye bünyesinde otogar ve fuar müdürlükleri ihdas edilmiş, yeni otopark ve Kültür Park hizmete açılmış, park ve bahçeler müdürlüğü ihdas edilmiştir. Göksu Hidroelektrik santralı 1972 yılında Türkiye Elektrik Kurumuna devredilmiştir. 1974 yılı imarda ilk önemli revizyon yılıdır. Bu revizyon planıyla Dört Numaralı Gecekondu Önleme Bölgesi olan Cumhuriyet ve Binkonut mahalleleriyle Konya’nın “gecekondusuz şehir” oluşunun ilk adımı atılmıştır. Sanayi gelişimi şehrin kuzeyinde, İstanbul ve Ankara yolları arasında kalan bölgede yoğunlaştırılmıştır. 1977-1980 yıllarında şehrin imar planının büyük bir bölümü olan Meram, Lalebahçe, Sille kırı, Dört Numaralı Gecekondu Önleme Bölgesi ve Üniversite ile Konya’nın 2/3’nin imar planı uygulamaya alınmıştır. Bugünkü (2012) belediye sarayının projesi hazırlanmış, hâlen kullanılan raylı sistemin imar planları yapılmıştır. Dört Numaralı Gecekondu Bölgesi için altı milyon metre karelik alan istimlâk edilmiş ve bugünkü Cumhuriyet Mahallesi oluşturulmuştur. Konya Belediyesinde ilk defa bilgisayar ve telsiz kullanımı gerçekleşmiştir. Dede Bahçesi iki kat genişletilerek fuar alanı hazırlanmıştır. Mevlâna Müzesi’nin çevresi istimlâk edilerek Gül Bahçesi hâline getirilmiştir. Almanya’dan beton asfalt tesisleri getirilerek Konya’nın 2000 yılına kadar olan asfalt ihtiyacı karşılanmıştır. Konkasör tesisleri kurularak mucur asfalt yapımına geçilmiştir. Yeni kurulan semt pazarları kurulmuş, İller Bankasına şehrin Altınapa Barajı’ndan içme suyu alınmasıyla ilgili proje hazırlanmıştır. 1980 yılı itibariyle Konya Belediyesinin teşkilatlanması şöyledir: Başkan, başkan yardımcısı: 3, şube müdürü: 16, şeflik: 4, yazı işleri müdürlüğü, hesap işleri müdürlüğü, sağlık müdürlüğü, veteriner müdürlüğü, fen işleri müdürlüğü, hukuk işleri müdürlüğü, zat işleri müdürlüğü, imar işleri müdürlüğü, zabıta müdürlüğü, itfaiye müdürlüğü, park-bahçe müdürlüğü, fuar müdürlüğü, Koyunoğlu Müzesi Müdürlüğü, gelir müdürlüğü, otogar müdürlüğü, hal müdürlüğü, evlendirme memurluğu, grup ayar memurluğu, armoni mızıkası şefliği. 1981 yılında 2561 sayılı Büyükşehirlerin Yakın Çevresindeki Yerleşimlerin Ana Belediyelere Bağlanmaları Hakkındaki Kanun ile 300.000’i geçen sekiz büyük ilde ana belediyeye komşu küçük belediye ve köylerin birleştirilmesi sağlanmıştır. Bu uygulama ile belediye sayısı 1.700’den 1.580’e düşmüş ve aynı zamanda 150 kadar köyün tüzel kişilikleri kaldırılmıştır. Bu kararın alınmasındaki en önemli etken hızlı şehirleşmenin ortaya çıkardığı alt yapı yetersizliğidir. 09.01.1981 tarih 1981/19 sayılı meclis kararı ile Konya Belediyesi çevresinde bulunan Sille, Dere ve Hocacihan belediyelerinin sınırları ile birlikte, belediyeye bağlanmasına, Dere ve Hocacihan belediyelerinin mahalle, Sille Belediyesinin de şube müdürlüğü hâline getirilmesine karar verilmiştir. Ayrıca Kayacık, Tatlıcak, Saraçoğlu, Taşra Karaaslan, Elmacı, Yaylapınar (Abdürreşit), Hasanköy, Karahüyük, Yeni Kozağaç, Beybes, Hatıp, Köyceğiz, Yazır köylerinin mahalle olarak Konya Belediyesine bağlanmasına ve bu köylerin hudutlarının belediye hududu olarak tespit edilmesi gerçekleşmiştir. Müstakbel aksaklıkları önleyebilmek amacıyla da; Karaömerler, Tömek, Ortakonak (Zivecik), Alakova, Dikmeli (Gödene), Çayırbağı, Sulutas, Sarayköy, Ardıçlı (Malas), Şadiye (Dokuz), Sarıcalar, Yukarıpınarbaşı, Aşağıpınarbaşı köyleri sınırlarının belediye mücavir alan sınırı olarak tespit edilmesi karara bağlanmıştır. Bu ilhaklarla belediye hizmet alanı 38 bin 700 hektardan 77 bin 600 hektara (mücavir alanla birlikte 128 bin 600 hektar) çıkmış; merkez nüfus 329 bin 139’dan 353.300’e yükselmiştir. 1983 yılında yeni bir imar planı yapılmıştır. Bu planda, 1974 planında olduğu gibi, şehir formunun doğrusallaştırılmasına yönelik olarak, şehir merkezi ile Kampus alanı arasına tramvay, günümüzde Kule ve çevresi olarak bilinen bölgeye de “Yeni Kent Merkezi” önerilmiştir. 1981-1987 yılları arasında Belediye Gelirleri Kanunu’nu ve Belediye ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun ile belediyelerin gelirleri kısmen arttırılmıştır. Bu dönemde büyükşehirlerin yakın çevresindeki yerleşim yerlerinin ana belediyelere bağlanmasına ilişkin düzenlemeler ile büyük şehirlerin etrafında oluşmuş olan çok sayıda belediye tek bir belediye hâline getirilmiştir. Konya Belediyesi, 20.06.1987 tarih 3399 sayılı Kanun ile üç ilçeden (Meram, Selçuklu ve Karatay) meydana gelen “Büyükşehir” statüsüne kavuşturulmuştur. Bu dönemde eski Meram yolu üst geçit köprüsü, Ankara ve Sille yolu köprüleri, Aziziye, Şerafettin, Vatan ve Millet caddeleri başta olmak üzere birçok cadde ve yol açılmıştır. Kanalizasyon şebekesinin önemli bir bölümü tamamlanmış, şehir içine tatlı su verilmesine başlanmıştır. 1973 yılında devralınan Koyunoğlu Müze ve Kütüphanesi, 1984 yılında yeni binasında hizmete açılmıştır (Mezkûr kuruluş hâlen bu binada hizmet vermektedir), 1986’da Belediye Sarayı hizmete girmiştir. 1987’de temeli atılan Hafif Raylı Sistem, Eylül 1992’de hizmete girmiştir. 1989’da Konya Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (KOSKİ) kurulmuştur. BESO’nun su ile ilgili görevleri ve fen müdürlüğü tarafından yürütülen kanalizasyon işleri, KOSKİ’ye devredilerek BESO’ya ait otobüs işletmesi, Otobüs İşletmeleri Genel Müdürlüğü 1992’de Hafif Raylı Sistem’in de devreye girmesiyle Toplu Ulaşım İşletmesine intikal etmiştir.Şehir İçme Suyu Arıtma Tesisi 1995’te hizmete girmiştir. 1995’te Selçuklu Belediyesi sınırları dâhilinde Şehirlerarası Otobüs Terminali’nin temeli atılmış, 2000 yılında da hizmete açılmıştır. 1990’da hizmete giren Uygun Satış Mağazaları (USAM), Konya’da marketçiliğin yaygınlaşması sebebiyle misyonunu tamamlamış ve 1995’te özelleştirilmiştir. 1995’te Raylı Sistem’in ikinci kısmı (Cumhuriyet Mahallesi-Kampus arası) hizmete açılmıştır. İhsaniye Alt Geçidi ve Sanayi Köprülü Kavşağı 1997’de hizmete açılmıştır. Büyükşehir Belediyesi kültür alanında da atılımlar yapmış ve yayımlamış olduğu kitaplar ile 1997 yılında Türkiye Yazarlar Birliği’nce “Kamu Kurum Yayıncılığı” dalında birincilik ödülü almıştır. Ayrıca her yıl; Mevlâna’yı anma programları, Altınbaşak Kültür-Sanat Etkinlikleri, Ramazan Etkinlikleri, Âşıklar Bayramı, Çocuk Şenlikleri, Kongre ve panellerle dolu faaliyet programı uygulanmaya devam etmiş ve etmektedir. 1999 yılında yapılan planda ise sanayi toplumundan, sanayi sonrası toplumuna geçiş süreci planlamada etkili olmuştur. Teknopol, serbest bölge, organize sanayi bölgeleri (4 ve 5.) ve ileri teknoloji enstitüsü alanı gibi kullanımlar, bu süreç içinde planlanmıştır. Dünya ile entegrasyonuna katkı sağlamak amacı ile önerilen uluslararası havaalanı, önemli diğer kararlarından biridir. 1999-2004 yılları arasında Kozağaç Piknik Alanı, Selahattin Eyyubi Tepesi, Selçuklu Kulesi, Belediye Yeraltı Çarşısı, Kunduracılar Köprülü Kavşağı, Ulu Irmak Üst Geçidi, Aydınlık Üst Geçidi, Fetih ve Ahmet Özcan caddeleri ve yüzme havuzu yapılmıştır. 09.08.2004 tarih 2004/67 sayılı meclis kararı ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun geçici 2. maddesi gereğince büyükşehir belediyesi sınırları içinde kalan ve tüzel kişilikleri sona ererek mahalleye dönüşen köylerin isimleri ile bu sınırların içinde olup, orman köyü özelliğinde olan ve dolayısıyla köy tüzel kişilikleri devam eden köylerin, şu şekilde ilçelere bağlanmasına karar verilmiştir. Büyükşehir Belediyesine Bağlanan İlk Kademe Belediye ve Orman Köyleri: Sulutas, Tatköy, Ardıçlı, Dokuz, Aşağıpınarbaşı, Yukarıpınarbaşı, Tömek (Selçuklu); Çomaklı, Yenibahçe, Dikmeli, Pamukçu, Boyalı, Boruktolu (Meram), Kaşınhanı (Yeni Mahalle), Kaşınhanı (İstasyon Mahallesi), Çarıklar (Fatih Mahallesi) (Meram ilk kademe belediyeleri); Yükselen (Merkez Mahallesi), Yükselen (Bilecik Mahallesi) (Selçuklu ilk kademe belediyeleri); Küçükmuhsine (orman köyü), Sarıcalar (mücavir alan köyü) (Selçuklu); Çayırbağı (orman köyü), Karadiğin Deresi (orman köyü) (Meram); Erler, Sakyatan, Şatır, Ortakonak (Karatay); Alakova (Meram); Sarayköy (Selçuklu). 2004’ten günümüze kadar imar çalışmaları, sosyal belediyecilik anlayışıyla toplumun farklı kesimlerini ilgilendiren geniş yelpazeli faaliyetleriyle toplumdaki sosyal barışın sağlanmasında önemli fonksiyonlar üstlenmiştir. Türkiye’de olduğu gibi dünyada da sosyal ve kültürel belediyecilik alanında önemli görevler üstlenen Konya Büyükşehir Belediyesi, Dünya Tarihî Kentler Birliği’nin yaptığı toplantıya ev sahipliği yapmıştır. Meslek edindirme kursları (KOMEK) adıyla toplumda istihdamı yaygınlaştırıcı bir misyon üstlenerek kısa sürede 100’den fazla branşta kurslar düzenlemiştir. Daha sonra faaliyetlerini yurt dışına taşıyarak Saray-Bosna (Bosna-Hersek), Gostivar, Kalkandelen, (Makedonya) ve Madrid’de (İspanya) hizmet verilmiştir. Bu dönemde Ankara, İstanbul ve Antalya yollarının yenilenmesi başta olmak üzere şehir içindeki trafiği yoğun caddeler üzerinde elli altı adet alt ve üst geçit inşaati gerçekleştirilmiş; Çeçenistan, Fırat, Ali Ulvi Kurucu, Fatih caddeleri gibi şehir içi ulaşımı rahatlatan yirmi dokuz yeni cadde açılmıştır. Büyük parklar, İstiklal Harbi Şehitliği, Büyükşehir Kılıçaslan Gençlik Merkezi, atık-su arıtma tesisleri, Uluslararası Moto-Drag Pisti, hanım lokalleri gibi birçok sosyal, tarihî ve kültürel tesisler inşa ederek topluma hizmet vermektedir. Mevlâna Kültür Vadisi, Yeni Kent Meydanı, Katı Atık Değerlendirme ve Dönüşüm Tesisleri, yeni stadyum, Bilim Merkezi ve Mevlâna Alanı gibi önemli kentsel dönüşüm projeleri hayata geçirilmeye başlanmıştır. 2010 yılında şehrin mücavir sahası içerisinde 592 cadde, 12.149 sokak ve 212 mahalle bulunmaktadır. 2013 yılı itibariyle teşkilatlanma yapısı 1 genel sekreter, 3 genel sekreter yardımcılığı, 17 daire başkanlığı, Hukuk Müşavirliği ve Teftiş Kurulu Başkanlığından oluşan geniş kadrosuyla Konya Büyükşehir Belediyesi, “Bir Başkent Daima Başkenttir” bilinciyle hizmet vermeye devam etmektedir. 12.11.2012 tarih ve 6360 Sayılı Kanun’la 2014 yılından itibaren de Konya Büyükşehir Belediyesinin sınırı, Konya ilinin mülki sınırı olacak; mülki sınırlar içinde yer alan belde belediyeleriyle köy tüzel kişilikleri kaldırılıp, köyler mahalle, belde belediyeleri ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine dâhil olacaklardır. Geçmişten Günümüze Konya Belediye Başkanları Âşık Şem’i (İhtisap Ağası) (1830-1839) Muhasebeci Rahmi Bey (1868-1869) Hacı Fasih Efendi (1870) Hacı Velizade Mehmet Ağa (1871-1872) Hacı Şerif Efendi (1873-1874) Mustafa Lütfi Efendi (1875-1876) Hacı Şerif Efendi (İkinci defa; 1877) Hacı Velizade Mehmet Ağa (İkinci defa; 1878) Hacı Fasih Efendi (1879-1882) (Hacı Velizade) Mehmet Ağa (Üçüncü defa; 1884-1890) Burhanzade Seyit Efendi (1891-1892) Hacı Velizade Mehmet Efendi (Dördüncü defa; 1893-1895) Hacı İbrahim Efendi (1896) Seyit Mehmet Rıfat Efendi (1899) Hacı Ali Efendi (1905) Arapkirli Mustafa Efendi (1908-1912) Ali Saip Efendi (1912; altı gün reislik yaptı) Hacı Ali Efendi (İkinci defa; 1912-1914) Dellalbaşının Tahrir Efendi (1914-1916) Mecidiyezade Afif Bey (1917) Mühendis Muhtar Bey (1917) Mehmet Muhlis [Koner] (1917-1918) Burhanzade Hakkı Efendi (1918-1919) Gevrakizade Hacı Vehbi Efendi (1919) Mehmet Muhlis [Koner] (İkinci defa; 1919-1923) Kazım Gürel (1923-1927) Halis Ulusan (1927-1930) Şevki Ergun (1930-1938) Muhsin Faik Dündar (1939-1946) Mehmet Muhlis Koner (Üçüncü defa; 1946-1950) A. Samet Kuzucu (1950) Rüştü Özal (1950-1954) İbrahim Aşçıgil (1954-1955) Nafiz Tahralı (1955-1957) Cemil Keleşoğlu (Vali-vekil; 1957-1958) Sıtkı Bilgin (1958-1960) Muhlis Babaoğlu (Vali) (28.06.1960-25.09.1960) Macit Öngen (Vali muavini) (25.09.1960-03.11.1960) Ahmet Hilmi Nalçacı (1963-1970) Yılmaz Kulluk (1970-1977) Mehmet Keçeciler (1977-1980) Lütfü Tuncel (Vali) (1980-1984) Hüseyin Polat (02.02.1984-25.03.1984) Ahmet Öksüz (1984-1989) Halil Ürün (1989-1999) Mustafa Özkafa (1999-2004) Tahir Akyürek (2004-...) BİBLİYOGRAFYA: KŞS, 14/159; 16/17, 91; 18/51; 19/146; 29/79; 35/50; 48/2; Konya Belediyesi Çalışma Raporu, 1967; 1968; 1969; 1972; 1976; 1977; 1979; 1980; 1981; 1989; 1991; 1993; 1995; 1997; 2004; 2010; 2011; KVS, 1285, 82; 1286, 70; 1287; 1288; 1289; 1290; 1291; 1292; 1293, 5; 1294; 1295; 1296; 1298; 1299; 1300; 1301; 1302; 1303; 1304; 1305; 1306; 1307; 1309; 1310; 1312; 1314; 1317; 1322; Akdağ, 2011, 28, 32, Akgündüz, 2005; Aytekin, 2003; Çolak, 1992, 38; Ergin, 1936; Kallek, 1998; Oğuzoğlu, 1988; Es, Arşiv, “Konya Belediye Reisleri”; Karagöz, 1977, 3; Ortaylı, 1994; Komisyon, 1938; Komisyon, 1965, 27-28; Sural, Konya, 22 Temmuz 1975; Tümerkan, 1946; Uğurlu, 1958, 13-18; Tekeli-Ortaylı, 1978; Yörükoğlu, 2009; Yurt Ansiklopedisi, 1983, VII/5190. HASAN YAŞAR-M. SABRİ DOĞAN (KONYA ANSİKLOPEDİSİ 6CİLT http://www.konya.bel.tr/sayfadetay.php?sayfaID=159

Konya, yeni stadyumuna kavuşuyor

Konya, yeni stadyumuna kavuşuyor Konya Büyükşehir Belediyesi, UEFA kriterlerine uygun 42 bin kişilik yeni stadyumun inşaatını hızla sürdürüyor. Cihan
Stadyum inşaatında incelemelerde bulunan Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Türkiye’de devam eden en büyük yatırımlardan olan stadyum inşaatının 1,5 ay içinde tamamlanacağını, gelecek sezon itibariyle Konyaspor’un maçlarına ev sahipliği yapacağını söyledi. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından yapımı sürdürülen 42 bin kişilik Yeni Konya Stadyumu inşaatında incelemelerde bulundu.Yeni Konya Stadyum inşaatının hızla ilerlediğini vurgulayan Başkan Akyürek, stadyumun üstünün kaplanması çalışmalarının devam ettiğini, tribünlerin bu hafta içinde tamamlanacağını söyledi. Stadyumun locaları, otoparkı ve çevresiyle birlikte ana inşaatının böylece bitmiş olacağını kaydeden Başkan Akyürek, daha sonra ince işçilik çalışmalarına geçileceğini ifade etti. Türkiye'nin en güzel stadyumlarından birisinin Konya'da yapılmakta olduğunu vurgulayan Başkan Akyürek, "Zeminden ısıtmalı çim alanı, tribün ısıtma sistemleri, locaları, alışveriş merkezi, restoranı, mağazaları, birçok sosyal ve kültürel etkinlik imkanı, yer altı ve yer üstü otoparkıyla çok güzel bir spor kompleksi oluşturuyoruz. Burası Türkiye'de devam eden en büyük yatırımlardan birisi. Konya belediyecilik tarihinin de en önemli yatırımlarından birisi. Stadyum inşaatı 1,5 ay içinde inşaat tamamlanmış olacak." dedi. Yeni stadyumun tamamlanmasıyla Konya'nın spordaki amatör branşlarına ve Konyaspor’a çok önemli katkıda bulunacağını dile getiren Başkan Akyürek, "Burası, 42 bin kişilik seyirci kapasitesiyle, imkanlarıyla, donatı alanlarıyla birlikte aynı zamanda gelir getiren bir stadyum olacak. Tamamlanmasıyla Konya sporuna en az 5 milyon dolar tek bir kaynak üretilmiş olacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Stadyum inşaatı hızla tamamlanırken Konyaspor’a da başarılar diliyoruz. Gelecek yıl bu sahada oynayacak olmalarının heyecanıyla süreci yönetmelerini diliyoruz." diye konuştu. YENİ KONYA STADYUMU İhale bedeli 126 milyon 450 bin lira olan stadyum, 400 bin metrekarelik bir alanda 90 bin metrekare kapalı alanda 42 bin seyirci kapasiteli olacak. Tamamı kapalı tribünlerden oluşacak stadyumda zeminden ısıtmalı futbol sahası, ısıtmalı koltuklar, localar, alışveriş merkezleri, restoranlar, amatör spor kulüplerine tahsis edilecek antrenman alanları, ofisler, 84 turnike ve 22 asansör bulunacak.