22 Haziran 2008 Pazar

MEVLANA İLE İLGİLİ ŞİİRLER

Mevl^na Ve Hoşgörü

Afgan Belh Şehri’nde ağardı sema,
Göz açıp dünyaya baktı Mevlâna.
Baba Bahaeddin Şah-ı Ulema,
Günbegün ataya çekti Mevlâna.

Davet üzerine Konya’ya geldi,
Tasavvufun derin ilmini aldı,
Arayıp kendini kendinde buldu,
Kibiri kökünden söktü Mevlâna.

Babadan geçme feyz var mayasında,
“Engin deniz oldu, göl arkasında”,
Selçuk Diyarı’nın tam ortasında,
Hoşgörü burcunu dikti Mevlâna.

Tirmizi ders verdi, çizdi yönünü,
“Gel, gel” çağrısıyla aştı gününü,
Öbek öbek olmuş sevgi yününü,
Gönül kirmanında büktü Mevlâna.

İmanı nefsine boyun eğdirdi,
O muazzam aşkı kalbe sığdırdı,
Hakk’tan aldı nuru, halka yağdırdı,
Ezelden ebede aktı Mevlâna.

Eritti dünyaya dair kaygıyı,
Hak etti her yönde derin saygıyı,
Gönüller ağartan ulvi sevgiyi,
Maddeden manaya çekti Mevlâna.

Şems-i Tebrizi’nin nurdu cemali,
Cemalinde gördü “mutlak kemâli”,
Değişti O’nunla dünyevi hâli,
Mânevi zirveye çıktı Mevlâna.

Bir ayak İslam’da, bir ayak gezdi,
Kalplere vurulmuş zinciri çözdü,
Mutlu bir dünyanın resmini çizdi,
Her cana bir gözle baktı Mevlâna.




Mesnevi yıkadı ruhun kirini,
Hoşgörü doldurdu kinin yerini,
Gönüller eğiten aşk fenerini,
Konya’nın ufkunda yaktı Mevlâna.

Işık ışık, dalga dalga yayıldı,
Yüceliği tüm dünyada duyuldu,
Mesnevi Kur’an’a tevsir sayıldı,
Dilinden inciler döktü Mevlâna.

Yanana serinlik, donana hardı,
Şaşkına kılavuz, mazluma yârdı,
“Peygamber değildi, kitabı vardı”,
Hakk yolunda başı çekti Mevlâna.

Gönlü mizan oldu dostu tartmada,
O’nun çabasıyla dostluk artmada,
Koyu karanlıkken kusur örtmede,
Kalplere şimşekçe çaktı Mevlâna.

Karanlığa doğan bir güneş oldu,
Hacı Bektaş’a, Yunus’a eş oldu,
Gönül sofrasında tatlı aş oldu,
Küfürlü ağızı yaktı Mevlâna.

Konya’da tenleri yakarken ayaz,
Yürekler sımsıcak, dillerde niyaz,
Amel sevgi dolu, niyet sütbeyaz,
Tesbih tesbih şükür çekti Mevlâna.

Varıp kavuşunca Şeb-i Arûs’a,
Bir başka haz doldu kalp denen tasa,
“Hacet yoktur” deyip “eleme, yasa”,
Mutluluk tacını taktı Mevlâna.

Neyin nağmesiyle yundu hoşgörü,
Semâ oldu, aşkla döndü hoşgörü,
Halil der, nefreti yendi hoşgörü,
Barış tohumunu ekti Mevlâna.

Halil Gürkan